12 Haziran 2009 Cuma

Saha Avantajı Fenerbahçe Ülker'e Geçti


Fenerbahçe Ülker:68 Efes Pilsen:77

Kolaylıkla ilginç bir seri olduğunu söyleyebiliriz. Şu ana kadar oynanan 4 maçı da deplasman takımları kazandı. Bu sebeple Türk Basketbolu'nda saha avantajı kavramının pek de önemli olmadığını anlamış olduk. Genelde taraftar desteği ile daha iyi oynayan bir takım olmasına rağmen Fenerbahçe Ülker, basketboldan pek anlamayan taraftarının rakip takım üzerinde kuramadığı baskı yüzünden bu sefer avantaj sağlayamadı. Seri 2-2'ye geldi, şimdi Ayhan Şahenk'e gidiyoruz. Artık; Fenerbahçe nasıl olsa Efes'i yener imajı yok oldu. Fenerbahçe'nin kazanmak için ekstra gayret sarf etmesi gerekiyor. Efes'in ise -kazandıkları psikolojik avantajı kaybetmemeleri için- dikkatli olup rehavetten uzak durması gerekiyor.

Maça gelecek olursak ilk defa maçın başından sonuna üstün götüren takım maçı kazandı. Fenerbahçe Ülker hep dengeyi sağlamaya yanaşsa da bir türlü Efes'i yakalayamadı. Gerektiği yerlerde Efes üçlükleri de sokunca maçı kazanmayı bildi.
Efes ilk iki maçta çok düşük yüzde ile üçlük attı, fakat tüm serinin böyle geçmeyeceğini Tanjevic'in tahmin etmesi lazımdı. Smith'i tutma görevini iyi yapmış olsalar da artık Efes'in tek skor opsiyonun o olmadığını da görmeleri gerekiyordu. Geçen yıllarda Drew Nicolas'ı kitleyince Efes'i yeniyordun, fakat Smith olmasa bile artık Efes her mevkiden sayı bulabiliyor. Bu maçta Charles Smith, hücum performansı olarak yine iyi olmamasına reğmen oyunun fazlaca içindeydi. Shumpert yine Efes adına maçın en önemli ismiydi. Sinan Güler ise ikinci yarıda belirli bir süre oyuna girerek Efes oyununa bir heyecan getirdi. Fenerbahçe Ülker'de Mrsic yine adına yakışır bir oyun oynadı. Solomon nispeten daha iyi bir günüdeydi. İlk iki maçta çok önemli işler yapan Ömer Onan, bugün 10 sayı atmasına reğmen pek gözüme çarpmadı. Mirsad Türkcan ise üçlüklerinde isabet sağlayamayarak bu sefer hayal kırıklığı yarattı. Bir de Vidmar maça kötü başlamamıştı, sonra neden şans verilmedi anlamıyorum.

Maçın hakemlerini ben de beğenmedim. Özellikle her müdahaleye faul çalmaları oyunun izlenebilirliğini düşürdü. Maçın toplamında 49 faul çalmışlar, dakikada 1 faulden bile yukarı bir ortalama. Fakat bu konuda da dengeli olduklarını düşünüyorum. Aynı ilk maçta olduğu gibi iki takıma da gereksiz gerekli bir sürü faul çaldılar ya da çalmadılar. Fakat ilk maçtan sonra Ergin Ataman'ın maç sonu konuşmalarında özellikle Tanjevic'i örnek alması gerektiğini söylemiştim, ama bu maçtan sonra Tanjevic'i örnek alması gereken iki kişi daha çıktı: Mahmut Uslu ve Nedim Karakaş.

Hiç yorum yok: